Kamu Özel Ortaklığı Modelinin Mali Değerlendirmesi (*)


Kamu Özel Ortaklığı’nın dünyada gittikçe yaygın hale gelmesinin bir sebebi de günümüzde özelleştirme uygulamalarının ekonomik ve politik sınırlarına dayanmış olmasıdır.
Kamu Özel Ortaklığı (KÖO) modelinde benimsenen varsayım, özel ve kamu kesimlerinin belli avantajlara sahip olduğu, bu özelliklerin birleştirilerek maliyet avantajına dönüştürülebileceğidir. Özel kesimin uzmanlığının, finansman riskini iyi yönetebilme ve zamanı iyi örgütleme becerisinden geldiği kamu kesiminin uzmanlığının ise makro ölçekli planlama yapabilme becerisinden geldiği söylenmektedir. Modelin bu iki avantajı birleştirip toplam maliyeti azaltacağı öngörülmektedir. Diğer yandan, proje finansmanının özel sektör tarafından gerçekleştirilmesi kamunun cebinden beş kuruş çıkmadan yatırım yapılacağı gibi bir yanlış algı yaratmaktadır. KÖO modelinin özelleştirme modeli olarak değerlendirmek mümkündür ancak bazı noktalarda özelleştirme uygulamalarından farklılaşmaktadır. Özelleştirmeler, kamusal mülkiyette olan araçların kısmen veya bütünüyle özel kesime devredilmesidir.  KÖO’nun dünyada gittikçe yaygın hale gelmesinin bir sebebi de günümüzde özelleştirme uygulamalarının ekonomik ve politik sınırlarına dayanmış olmasıdır.
KÖO modelinde hem çekirdek kamu hizmeti üretim yükümlülüğü kamu otoritesinde kalmakta, hem de özel kesim bu üretim alanına dahil edilmektedir. Sadece kamu hizmetinin uygun koşullarla üretiminin sağlanması değil, özel sektörün büyümesinin teşvik edilmesi de modelin amaçları arasında yer almaktadır. Türkiye’de KÖO’nın proje finansman maliyeti dahil toplam maliyetini, yıllık kira ödemesi şeklinde kamu otoritesi ya da hizmetten yararlananlar ödeyecektir. Dolayısıyla, maliyet özel firmaya ait risk olmaktan öte kamusal risk niteliği taşımaktadır. Sayıştay raporuna göre projelerin önemli bir kısmı zamanında bitirilememekte, bu durum projeye yeni unsurların eklenmesine neden olabilmekte ve maliyetleri artırmaktadır. Çevresel riskler, izin belgelerinin tamamlanması, arazinin satın alınıp tahsis edilmesi gibi etkenlerden dolayı karşılaşılan risklerden kaynaklanan fiyat artışları genellikle kamunun üzerine kalmaktadır.
Modelin Yükü Kamuya
KÖO modelinde kamunun ödeyeceği kira, bakım, onarım maliyetlerini de karşılayacak şekilde belirlenir. Ne var ki, özel firma inşaat ve varlık yönetimi arasındaki maliyet dengesini kuramayabilir; örneğin, ilk karşılaşılan inşaat için maliyetlerin yükselmesi gibi durumlar ortaya çıkabilir. Diğer yandan, hizmet kalitesine ilişkin sorunlar da mevcuttur. Sağlık İdaresi Tröstü’nde yapılan bir araştırma, kurumların %20’sinin özel firmanın sunduğu bina bakım ve onarım hizmetlerinden memnun olmadığını ortaya koymaktadır.
KÖO modelinde özel girişimin yenilikler yaratarak toplam proje maliyetini düşüreceği varsayılmaktadır. Yanı sıra, politik düzenlemelerle maliyet düşürülebilir. Kamu kesiminin teşvik ettiği yeni uygulamalardan biri karma tüccar statüsü uygulamasıdır. Buna göre, yüklenicinin vergi yükü düşürülerek toplam maliyetin azaltılması, dolayısıyla kamunun proje için ödemesinin aşağı çekilmesi beklenmektedir. Ne var ki, kamunun ödediği bedel yine kamunun gelirlerinin tahribatıyla düşürülmektedir. KÖO projeleri ikinci piyasalarda alınıp satılabilmekte, dolayısıyla finansörler değişmekte ve bu alım satımdan kamu pay alamamaktadır.
2008 kriziyle beraber artan maliyetlerden dolayı, uluslararası finans kurumları KÖO projelerine kredi verirken artık devlet garantisi aramaktadır. Garanti, özel şirketin iflası durumunda borç ve faiz ödemesi ya da kalan borcu iflas anından sonra ödemesi şeklinde olabilmektedir. Garanti türleri değişebilir. Örneğin, otoyol ve köprü gibi alanlarda KÖO maliyetleri tüketiciye yansıdığında tüketici bu hizmetten yararlanmayabilir, dolayısıyla yatırım işleviz hale gelebilir. Devlet bu noktada zararı finanse edebilmektedir. Örneğin, İskoçya ve Polonya’da otoyol ve köprü ücretlendirilmesinde yükseliş, bu hizmetlerden faydalananların sayısını düşürmüş, hükümet kazancı düşen şirket için ilave fonları kullanmıştır.
KÖO ile birlikte kamunun yükümlülükleri bilanço dışı tutulabilmektedir. Bu basit bir saydamlık sorunundan çok mali bir risktir. Londra metro inşaatının bir kısmının KÖO modeliyle gerçekleştirilmesi sırasında Metronet isimli firmanın iflası ile 400 milyon sterlin birdenbire kamu borcuna dönüşmüştür. Bu şarta bağlı borcun herhangi bir istatistikte yer almaması nedeniyle kamu maliyesinin gerçek bilançosu ancak iflas anında öğrenilebilmiştir.
Şirketlere Bağımlılık
Muhasebe firmaları, yatırım bankaları, tesis yönetim, mülk geliştirme ve inşaat firmaları KÖO modeline ilişkin karar aşamalarında açık ya da gizli söz sahibi olmaktadır. Birleşik Krallık’ta Hazine, beş büyük muhasebe ve danışmanlık firmasını, KÖO modelinin şekillendirilmesi için 2002 yılına kadar toplam 442 projede görevlendirmiştir. Muhasebe ve danışmanlık şirketlerinin, hem ihaleye ve ihaleye giren firmalar, hem de devlete ihale sürecinde danışmanlık yapması modelin ticariliğine ilişkin kuşku yaratmaktadır. Diğer önemli sorun, danışman şirketlere aşırı bağımlılığın kamu kurumlarını teknik ve ticari değerlendirme yapmaktan mahrum bırakacak olmasıdır.
Özellikle sağlık alanındaki yatırımlar için KÖO modelinin yarattığı sakıncalardan biri de büyük ölçekli ve entegre tesislerin kurulmasının yarattığı tekelleşmedir. Sağlık hizmeti alan yurttaşlar, KÖO modelini gereği olarak, sağlık dışındaki diğer ihtiyaçlarını da özel kesiminin işlettiği tesislerden karşılamak zorunda kalmaktadırlar.
Çalışanlara Binen Yük
KÖO modeli bir yanda, iş güvencesi, çalışma koşulları ve ücretleri göreli olarak iyi olan ancak kamu alanının daraltılması nedeniyle sayıları azalan kamu personeli, diğer yanda ise daha önce kamu adına çalışan, andan daha sonra KÖO ihalesini kazanan şirkete geçen ücretleri düşük, sosyal güvencesi ve çalışma koşulları kötü olan emekçiler olmak üzere iki farklı istihdam modeli oluşturmaktadır. KÖO’nın, yalnızca istihdam rejiminin yapı ve istikrarını değil, hizmetin niteliğini de bozma riski vardır. KÖO sözleşmesini kazanan firma, hizmetlerin bir kısmını taşerona vermekte; bunun sonucunda, İngiltere’de olduğu gibi, kamu hizmetinin kim tarafından sağlandığı net olarak bilinememektedir.
Sonuç olarak, kamu tarafından maliyetlerin karşılanması durumunun ortaya koyduğu gibi, kamu kesiminin cebinden para çıkmaksızın büyük yatırımların gerçekleştirilebileceği tezi geçersizdir. Kriz dönemlerinde maliyetler daha da önemli bir sorun olmaktadır. Saydamlık sorunu sadece muhasebe konusunda ortaya çıkmamakta, yanı sıra, proje hakkında kamuoyunun yeterli bilgi edinememesi de söz konusu olmaktadır.  Büyük çaplı ve uzun vadeli ticari ilişkiler kamu otoritesinin planlama gücünü sınırlamakta; diğer yandan, danışmanlık hizmetlerine yüksek bağımlılık önemli sorunlar yaratabilmektedir. İkili istihdam modeli kamu yararı açısından önemli tahribatlar yaratmaktadır. Özellikle kriz dönemlerinde KÖO konsorsiyumları finansal açıdan sorunlar yaşamakta, bu durumda uluslararası kuruluşlar devlet garantisini zorunlu görmektedirler. Sonuçta, kamunun mali yükü artmaktadır. Birleşik Krallık örneği gelişmekte olan ülkeler için önemli deneyimler barındırmaktadır. Krizle beraber kamu, KÖO projelerini finanse eden bankaları kurtarmak zorunda kalmıştır. Kamu kesimi alternatif yaratma olanağına sahipken, mevcut riskleri bile bile tekil bir modele bağlılıkta ısrarcı olunması yeniden sorgulanmalıdır. 
Yard. Doç. Dr. Yiğit Karahanoğulları
Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi


(*) Yiğit Karahanoğulları’nın SBF Dergisi 2012 yılı 2. sayısında yayımlanan  “Kamu Özel Ortaklığı Modelinin Mali Değerlendirilmesi” başlıklı yazısını, içerdiği önemli bilgileri aktarmak amacıyla yazarının da izniyle özetleyerek sunuyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder