Hrant Dink'e sözümüz var!

Biz sosyalistler içinde yaşadığımız düzenin gözlerimizin önünde yarattığı her türlü tahribat karşısında önce öfkelenir sonra da kurmak için mücadele ettiğimiz toplumda bu tahribatın yerine neyi koyacağımızın hayalini ister istemez kafamızda kurarız. Bu öfkeyi bu gelecek tasarımıyla biraz olsun işler, onu umuda dönüştürmeye çalışırız. Her gün biraz daha aşındırılan insanlığın ileri değerlerinin telafi edilebileceğine dair inancımız hiç sona ermez. Egemenler bu ülke topraklarına, kendilerine rağmen, işlemiş her türlü güzelliği söküp atmaya, içini boşaltmaya çalıştıkça biz bu güzelliklerin, zenginliklerin ait oldukları topraklarda yeniden canlanmasının yollarını ararız.


Ama bir mesele vardır ki dilimiz tutulur, sözümüz kar etmez; gelecek düşümüz burukluğumuza çare olmaz. “Telafi” sözcüğü burada hiçbir şeye karşılık gelmez; deva olmaz. Ülke tarihi  boyunca karşılaşılan onlarca baskı, sindirme ve katliama benzemeyen “Büyük Felaket"ten bahsediyoruz.. Bunun ismine ne denirse densin bizler için Ermeni halkının bu topraklardan emperyalist bir savaşla ve milliyetçi bir hunharlıkla silinmesi bir büyük felakettir. Ne kadar kazımaya çalışırlarsa çalışsınlar, bu ülkenin neredeyse her bir şehrinde izi olan bir halkla yine bu şehirlerde beraber büyüyememek ve yaşayamamak, bunu nasıl telafi edebiliriz ki?  Yalnızca geçmişte yaşanan acının boyutları karşısında duyduğumuz vicdani bir rahatsızlık yüzünden değil, uğruna mücadele ettiğimiz sosyalist Türkiye’de bile asla geri getiremeyeceğimiz bir zenginliğin, bir ortak yaşamın tamamen yok edilmesine yol açtığı için büyük felakettir Ermeni halkının trajedisi. Her konuda “yerine koymayı” hayal ettiğimiz illa ki bir şey varken bu meselede hayalimizin yetmemesidir büyük felaket. 

Bundan 6 sene önce faşist bir saldırıya uğrayarak katledilen Hrant Dink ile ne yazık ki sağlığında tanışma fırsatı bulamadık. Fakat bir yandan kendi halkının sözcüsü olmaya çalışırken diğer yandan eşit ve özgür bir Türkiye için mücadele eden Hrant’ın kardeşleri sayıyoruz yine de kendimizi. Hrant’ın işi bizden daha da zordu. Asla telafi edilemeyecek diye düşünüp halkının yaşadığı trajediye sadece ağıt yatmakla yetinmedi Hrant Dink; ülkedeki ırkçı zevatla ve 1915’te yaşanılanlara dair üretilen yalanlarla mücadelesini kör bir inatlaşma uğruna değil, içinde yaşadığı ülkede insanlar bir kez daha birbirini boğazlamasın, Türkiye daha özgür ve eşit bir ülke olsun diye yapıyordu. Yaşanılan onca çirkinliğe rağmen bu ülkeden umudunu yine de kesmemişti Hrant. Bizim gibi umutluydu. Kuracağımız o güzel gelecek, mücadelemiz biraz da onun için. SoL Bakış ekibi olarak sözümüz söz sana.

soL Bakış